Okundu / Doktor Ekrem Yurtsever

  Bir dostum, yeni okuduğu bir yazım üzerine bana iltifatkâr şeyler söyledi

Oysa yazım yeni ddeğildi. Müşterek bir platformda daha önce birkaç kez yayınlanmıştı.

Daha da ilginci o kişinin o yazıyı daha önce de okuduğunu söylüyordu telefon.

Yani daha önce de mavi olmuştu yazı.

Peki değişen neydi?

Alıcı mı?

Hayır alıcı da  aynı kişiydi.

Öyleyse değişen neydi?

Değişen, alıcının alıcılarıydı.

                            .

                            .

Mahpustaki sevdiğine mektup yazar, sevdiği.

Gardiyan da okur o mektubu.

Gardiyanın anladığı

Mektubun alıcısının anlayacağının zekatına bile ulaşmaz

“Niye mürekkep dağılıyor ki bazı yerlerde?” diye kafa yorar gardiyan…

Telefonda o yazı açıldığı zaman okunmasa bile okundu yazıyor ya; telefonda mesaj mavi oluyor yani.

Gerçekten okunduğunu test eden bir mekanizması olsa ‘Gerçekten okundu’ diye bir şık olsa mesela.

Hem okunmaktan okunmaya fark var.

Neler onlar?

Kuranın ifadesi ile ‘akletmek’

İsimden fiil türetilmiş.

Akıl onun isim hali.

Akletmek akılla yapılan şey…

Düşünmek yani.

‘Düşündü’ mesela.

Tedebbür etmek.

‘Kafa yordu.’

‘Vakit harcadı.’

‘Tekrar tekrar okudu…’

04 00’de yazılıyor ya bu yazılar

02 00’de mi okunmalı acaba?

Öyle iki dünyevî iş arasına sıkıştırılmadan.

Sonra… 

‘Hissetti’

Gardiyan hissetmez meselâ.

Oysa oradaki her bir kelimenin asıl anlamından öte 

Ne anlamları vardır.

Ne anıları…

‘Burnunun direkleri sızladı.’

‘Ince ince ağladı.’

‘Höyküre höyküre ağladı.’

Kaşesini basar geçer gardiyan.

O kaşe bile ne kadar klişedir.

“Mahkum mektubudur. Görülmüştür.”

Bazen gardiyan bile ‘anlar’ okuduğunu.

Bir gözyaşı damlar kâğıda.

O zaman anlar mektubun muhtelif yerlerinde mürekkebin neden dağılmış olduğunu…

Gardiyanın mahkûmun mektubunu okuduğu gibi okuyordum ben de Rabbimin bana gönderdiği mektubu, 

Bir gün ‘Allah sizin düşmanınızı biliyor. O ne guzel vekil ne güzel yardımcıdır.’

ayetine gelince dayanamadım.

Balkona çıkıp saatlerce ‘höyküre höyküre’ ağladım.

Çok doluktum…

Okumak…

Kur’an’ı…

Allah, Cebraile vahyediyormuş da siz de oradaymışsınız gibi

Ya da Cebrail, Hz. Muhammed’e (sav) vahyederken siz de oradaymışşınız gibi

Ya da Hz. Muhammed(sav) cemaatine aktarıyormuş da siz de oradaymışsınız gibi

okuyun ya da dinleyin…

Başka bir gün bir dostumun babasının cenazesine katılmıstım.

Tesadüf olamazdı. Mevtanın adı ile adım aynıydı.

İmam kara kuru biriydi

Cemaat dağılmadan mevtaya sormaya başlamıştı. Rabbin kim?  Dinin ne?

Faslından sonra imam devam etti.

Ses tonu çok etkileyiciydi.

Ya Ekreeem!  Gözlerini nerede kullandııın?

Ya Ekreeem! Aklını nerede kullandııın?

Ya Ekreeem! Ellerini nerede kullandııın?

Bunların hepsi tesadüf müydü?

Höyküre höyküre ağlamaya başladım.

Başsağlığı faslına geçince bana da “Başın sağolsun” diyorlardı.

Mevtanın oğlu bile ağlamıyordu.

Dönüş yolunda tabutu yerine teslim etme görevi benimdi.

Tabutla aynı arabaya konmuştuk.

Zıhnimde tabutun içine yerleştirdim kendimi.

Yol boyunca ağladım…

Ne dersiniz Whatsapp’a  teklif etsek mi?

Açtı.

Gördü.

Okudu.

Akletti.

Tedebbür etti.

Anladı.

Hislendi.

Burnunun direkleri sızladı.

İnce ince ağladı.

Höyküre höyküre ağladı…

Seçeneklerini de mi ilave etseler…

2 thoughts on “Okundu / Doktor Ekrem Yurtsever

  1. etkileyici. gönlünüze afiyet….yaşanmışlık olunca ne denir bilinmez ama höyküre höyküre ağlamak yerine, sarsıla sarsıla veya hıçkırıklarla veya sindesinden gelen sarsıntılarla gibi olamaz mı?

  2. hepsi de doğru Ekrem bey. ve hepsi de insana dair. Yoksa bir okuyuşta, bir bakışta bu filtrelerin hepsini geçseydi insan, mükemmel bir varlık olurdu. Ha zaten öyle değil mi demeyin, öyle Yaratıldı ama öyle kalamadı malesef.

Leave a Reply to Dr. AA Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *